Dünya’da Doğa ve Çevre
“Dünya nüfusunun %20’sini oluşturan kalkınmış ülkeler, dünya kaynaklarının %80’ini kullanıyor ve bu oranda da dünyayı kirletiyor. Dünyamız hızlı bir şekilde kirleniyor. Biyolojik çeşitliliğimiz gittikçe azalıyor.”
Dünya nüfusu 150 yıl önce 1 milyardı. Şimdi 7 milyar. 2050 yılında 9 milyar olacağı hesaplanıyor. Nüfusla beraber dünya ekonomisi son 50 yılda 5 kat büyüdü. Nüfus ve ekonomi büyüdükçe doğa ve çevreye verilen tahribat katlanarak büyümeye devam ediyor.
Dünya nüfusunun %20’sini oluşturan kalkınmış ülkeler, dünya kaynaklarının %80’ini kullanıyor ve bu oranda da dünyayı kirletiyor. Dünyamız hızlı bir şekilde kirleniyor. Biyolojik çeşitliliğimiz gittikçe azalıyor. Dünya ormanları 8 milyar hektardan 3.6 milyar hektara düştü. Dünya’da her yıl 20 milyon hektar orman alanı yok oluyor. Yağmur Ormanları neredeyse kalmadı.
Doğal kaynakların üçte ikisi tehlikede. Dünyadaki 10 bin kuş türünün si, 4500 memeli türünün u, balıkların dörtte biri, bitkilerin dörtte biri yok edilmek üzere. Tarımsal genetik çeşitliliğin dörtte üçü, tarım alanlarının üçte biri yok edildi. Kimyasal gübre ve zirai ilaçlar doğal dengeyi bozdu, tarım topraklarını kirletti. Dünya topraklarının üçte biri çölleşti. Son 40 yılda biyolojik çeşitlilik küresel ölçekte %30 azaldı.
Petrol, gaz, kömür gibi fosil yakıtlar ile metan, azot oksit ve diğer sera gazlar atmosferi kirletmeye devam ediyor. Son elli yılda fosil yakıtların tüketimi 9 kat arttı. Bunun neticesinde küresel ısınma tehlikeli boyutlara ulaştı. Böylece son yüz yılda dünya 0,7 derece ısınarak okyanuslar 20 cm yükseldi.
Buzulların %20 si eridi, %40’ı inceldi ve Türkiye büyüklüğünde buzul yok oldu. Dünya 18.yy da küçük buzul çağı yaşadı. Buzullar azaldı çoğaldı ama şimdi toparlayamıyor. Antarktika tamamen eridiğinde denizlerin 60 metre, Grönland eridiğinde denizlerin 7 metre yükseleceği hesaplanıyor. Şimdiden Avustralya’nın kuzey doğusunda bir adalar ülkesi olan Tuvala’nın dörtte biri su altında kaldı, nüfusunun dörtte biri göç etti.
Küresel ısınmayla birlikte dünyanın dengesi bozuldu. Mevsimler değişti, bitkiler erken çiçek açmaya, hayvanlar erken doğurmaya başladı. Kuşların göç zamanı değişti, kış uykusuna yatan hayvanlar uykuyu unutmaya başladı. Susuzluk, kuraklık, açlık, iklim göçleri, başta kasırgalar olmak üzere doğal afetler, salgın hastalıkları kapımızdadır.
Atmosferin %36’sını ABD, ’ini Çin kirletmektedir. Bu ülkeleri sırasıyla Rusya, Japonya, Hindistan takip etmektedir. AB ülkelerinin kirletme oranı tür. Türkiye’nin kirletme oranı %0.40 civarındadır. Fakat en hızlı kirleten ülkeler içinde bulunuyor.
İklim değişikliği ile mücadele için oluşturulmuş Birleşmiş Milletler Çerçeve sözleşmesine ülkemiz 2004 yılında taraf olmuştur. Bu sözleşmeye dayanarak hazırlanan sera gazı emisyonunun azaltılması ve sınırlandırılmasına yönelik KYOTO protokolüne Türkiye 2009 yılında taraf olmuştur. Fakat KYOTO protokolüne dünyayı en çok kirleten Amerika Birleşik Devletlerinin imzalamaması dikkat çekmektedir.
Küresel ısınmanın en çok su kaynaklarını etkilediği bilinmektedir. Suyun yanlış yönetimi ve yanlış kullanımından dolayı dünya nüfusunun %40’ı susuzluk tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadır. Bir milyar insan sudan mahrum.1,5 milyon çocuk her yıl kirli sudan ölüyor.
2050 yılında 9 milyar olacağı hesaplanan dünya nüfusu için %70 daha fazla gıda üretilmesi gerekiyor. Bu oranda da üretim için su tüketilecek. Günümüzde bir insanı besleyecek gıda üretimi için yılda 2 ile 5 ton su harcanıyor. Böyle giderse 2025 yılında dünya nüfusunun üçte ikisi susuzluk ile ilgili sıkıntı yaşayacağı hesaplanıyor. Ayrıca gıdaların %30’u çöpe gidiyor. Böylece bu kadar da su kaybı oluyor. Dünyadaki insanların ’i temiz su bulamıyor. Denizler, akarsular, göller, yer altı suları kirlendi. Su dengesini ve doğal dengeyi sağlayan dünyadaki sulak alanların yarısı kurutuldu. Son 40 yılda Dünya kullanılabilir sularının neredeyse yarısını kaybetti.
İnsanların mevcut yaşama ve tüketim alışkanlıklarını devam ettirmek için 1,5 gezegene ihtiyaç olacağı hesaplanmaktadır. Kızılderili Reisin 19. Yüzyılda söylediği “KENDİ ÇÖPLÜĞÜNÜZDE BOĞULACAKSINIZ” sözü adeta bu günleri anlatmaktadır.
Biyolojik çeşitlilik üzerinde muazzam bir baskı oluşturan bu hoyratça yaşama tarzı Dünya’daki tüm canlıların geleceğini tehdit etmektedir.